Biyosfer rezervlerinin pek çok işlevi vardır;
- Koruma; genetik varyasyonların, türlerin, ekosistemlerin ve peyzajların korunmasına katkıda bulunmak,
- Kalkınma; ekonomik kalkınmayı ve insan gelişimini sürdürülebilir şekilde sosyo-kültürel ve ekolojik olarak desteklemek,
- Lojistik; yerel, ulusal ve küresel ölçekte doğa koruma ve kalkınma çabalarına dönük bilimsel araştırma, izleme, eğitim ve bilgi değişimini destekleme
Biyosfer rezervleri her ülkenin iç hukukuna göre belirlenmekte ve yönetilmektedir. Bazı ülkeler biyosfer rezervleri için özel yasalar çıkarmakta, bazıları ise doğa koruma ile ilgili mevcut yasalarından yararlanmaktadır. Ayrıca yasal açıdan koruma altında olan yerlerin biyosfer rezervi olarak belirlenmesi tercih edilen bir yöntemdir.
Bir biyosfer rezervi üç bölümden meydana gelmektedir; mutlak koruma zonu (core area), tampon zon (buffer zone) ve geçiş zonu/gelişme zonudur (transition area). Bunlardan yalnızca mutlak koruma zonunun yasal olarak koruma altına alınması gerekmektedir. Dünyadaki birçok biyosfer rezervi diğer yasalarla koruma altına alınmış alanları (Milli Park, Dünya Miras Alanları, Ramsar Alanları gibi) kapsamaktadır. Biyosfer rezervlerinde mülkiyet yapısı çeşitlilik arz etmektedir. Mutlak koruma zonu ve tampon zon çoğunlukla kamu, özel veya vakıf mülkiyetindedir; gelişme zonunda ise mülkiyet genelde özel ya da tüzel kişiliğe aittir.
Kaynak: unesco.org.tr